14 Mart 2008 Cuma

AH ŞU KALBİMİZ!

Sağlık yatırımlarında son yıllarda önemli artışlar olduğu görülüyor. İstanbul’dan başlayan hastane zincirleri Anadolu’ya hızla yayılıyor. Bugün Elazığ’da bile bir Alman hastanesinin bulunması o bölgenin insanları için iyi bir alternatif oluşturuyor.
İstanbul’da hemen her mahallede bulunan özel hastanelere işçi, memur ve emeklilerinin sevkleriyle gidebilmeleri; özel dal hastanelerin artışı ve hatta yurt dışından hastaların tedavi amaçlı gelmeleri, sağlık sektörünün geldiği nokta açısından taktir edilecek bir durumdur.
Sağlık sektöründe olmazsa olmaz müşteri portföyünü hastalar oluşturur. Tüm bu yatırımların karlı birer işletmeye dönmesi için hastanın olması gerekir. Ne kadar çok hasta, o kadar çok para! Başka bir biçimde düşünmenin olanağı var mıdır? Hangi özel hastane yatırımcısı ve işletmecisi bu gerçeği yatsıyabilir?
Hastanelerin karlı görülen bölümleri yoğun bakım, cerrahi ve girişimsel işlemlerdir. Her üç bölümünde ortak hastalık organı “kalp”dir. Önce muayene ve laboratuvardan sonra girişimsel işlemlerden (anjio, stend vb.) sonrada açık kalp ameliyatından ve ardından yoğun bakım hizmetlerinden para kazanırsınız. Kalp işi gerçekten çok karlıdır.
Bu nedenle özel hastane reklamlarında kalp, kullanılan bir numaralı araçtır. “Kalbinizi düşünüyoruz, yeni anjio ünitemizde çok daha güçlüyüz, kalp sağlığınızı koruyun hemen gelin bir çekap yapalım”
Son yıllarda tırmanan kalp sağlığını koruma furyasında gıda ürünleri de yerini alımıştır. “Bu yağ kalbinizi korur, bu besin kalp dostudur”
Hatta kimi hastaneler kalbin ne derece önemli olduğunu anlamışlar ve “yakınmanız ne olursa olsun önce bir kalbinize baktıralım” anlayışı geliştirmişlerdir. Baş dönmesi nedeniyle geçerken uğradığınız hastanenin acil polikliniğinden anjio olup çıkarsanız şaşırmayınız.
“Kalbin düşmanları nelerdir” sorusuna bir ilkokul öğrencisi bile kolaylıkla 2 maddelik yanıtı verebilir. Kolesterol ve tansiyon yüksekliği. Gazete, TV, paneller, konuşmalar ve hekimlerin dilinde hep bu iki “düşman” vardır.
Kolesterol kalp damarlarını tıkar, yüksek tansiyon ise bu olaya yardımcı olur. Hekimlerin anlattıkları kısaca budur.
Bu nedenlerle hastalara, bolca kolesterol ve tansiyon düşürücü ilaç yazılır.
Böylece hem hastane hem ilaç firmaları hem eczaneler hemde gıda sektörü “kalp” üstünden para kazanırlar. Bu durum tüm dünyada böyledir.
Gerçekten kolesterol’ün ne olduğuna bakmakta fayda var.
Kolesterol vücudumuzun tüm hücrelerinde, hücre zarı yapısını oluşturan önemli bir moleküldür. Tüm canlılarda bulunur. Kolesterol’ün önemli miktarı vücut tarafından oluşturulur. Çok daha az miktarı besinler yoluyla alınır. Karaciğer, beyin, omurilik ve kan damar yüzeyinde çok daha fazla bulunur. Kolesterol kanda LDL, VLDL ve HDL adı verilen taşıyıcılar tarafından, diğer dokulara ulaştırılmak üzere karaciğer ve ince barsakta yapılarak, taşınır. LDL ve VLDL karaciğerden dokulara, HDL kandan karaciğere kolesterol’ü taşır.
Hücre zarı yapısını oluşturması nedeniyle bazı araştırmacılar kolesterol’ün antioksidan (koruyucu) etkisi olduğunu belirtmişlerdir. Yağda eriyen vitaminlerin (A,D,E,K) kullanımı için kolesterol gereklidir. D vitamini yapılabilmesi için kolesterol olması gerekir. Kortizon, progesteron, östrojen ve testosteron gibi hormonların yapımı için gene kolesterol gerekir.Ayrıca hücre bütünlüğünü ve madde alışverişini sağlayan hücre zarı işlevinde kolesterolün önemli görevi vardır.

DAMARLAR NASIL TIKANIR ?
Damarın tıkanabilmesi için öncelikle damar yüzeyi yapısının bozulması gerekir. Sağlam olan damar iç yüzeyine kolesterol ya da başka bir madde zarar veremez. Sonuç olarak tıkaç oluşması ve damarın tıkanması için öncelikle ve mutlaka damar yüzeyinin bozulması gerekir.Damar yüzeyini koruyan 2 madde vardır. PGI 2 (prostasiklin) ve NO (nitrik oksit). Her iki madde damar iç yüzeyinde yapılır ve etkilerini hem burada hem de düz kas tabakası içine girerek, orada gösterirler. Her iki maddenin damar iç yüzeyi koruyucu, pıhtılaşmayı önleyici, damarları genişletici ve damar düz kas yapısını koruyucu görevleri vardır. Damar tıkacı ya da damar sertliği (atheroskleroz) durumunda, serbest radikaller adı verilen vücut metabolizma ürünleri, damar iç yüzeyinden PGI 2 ve NO salgılanmasını azaltır. Bunun sonucu damar iç yüzeyine kanda bulunan ve asıl görevi doku koruyucu özelliği olan maddeler (monosit ve makrofaj) yapışır ve damar içine girer. Kanda bulunan ve kolesterol taşıyan LDL, serbest radikallerin etkisiyle oksitlenir ve makrofajlarla birlikte, kalsiyumla birleşerek damar içine girer. Ayrıca kanda doku harabiyeti ön faktörleri artar (MCP 1, TNF alfa, VCAM 1).Özetle; damar iç yüzeyi çalışmasının bozulmasını sağlayan serbest radikaller, damar sertliğinin asıl nedenidirler. Kolesterol sonradan devreye girer ve tek başına bir anlam ifade etmez.Serbest radikallerin varlığı, kolesterol yüksekliği, kan şekeri fazlalığı gibi etkenler gerçekte vücut işleyişinde var olan bir sorunun göstergesidir. Vücudumuz iyi yönetilememekte ve uygun gıdalar alınmamaktadır. Bir çok hastalığın nedeninde olduğu gibi beyin duyarlılıkları sonucu bozulan vücut sisteminin çalışması ve uygun olmayan besinler hastalıkları ortaya çıkarmaktadır.
KOLESTEROL İLE İLGİLİ BİLİMSEL GERÇEKLER

1. Damarları tıkayan pıhtı-tıkaç ya da atherom plağı içinde kolesterol oranı sadece % 3 tür. %50’den fazla kalsiyum, geri kalan ise kan hücrelerinden ve damar düz kas dokusundan oluşur.
2. Damar hastalıkları tanısı için artık anjio değil, damar tıkacındaki kalsiyum miktarını ölçen tomografi kullanılmaktadır.
3. Toplam kolesterolün % 20 oranı besinlerle ile alınır. Geri kalanı karaciğer tarafından oluşturulur. Diyet ile toplam kolesterol en fazla % 10 düşer.
4. Kolesterolden fakir diyet alındığında, vücut kolesterol harcamayı durdurur. Kolesterolü saklar. Çünkü kolesterol gereklidir.
5. Kolesterol düşüklüğü ile depresyon riski artar, kanser riski artar, cilt kurur, cinsel isteksizlik ve güçsüzlük olur, kemik yapısı bozulur.
6. Kadınlarda östrojen, erkeklerde testosteron hormonları için kolesterol gerekir. Her iki cins için de bu hormonlar birçok açıdan koruyucu özellikleri vardır.
7. Damar tıkacı, damar hastalığıdır, kolesterol hastalığı değildir.
8. Kolesterol yüksekliği nedeni allostatik yüklenmedir.
9. Kolesterol düşürücü ilaçlar karaciğere zararlıdır, kas dokusunu tahrip eder ve dolaylı olarak böbreklere zarar verir.
10. Kolesterol düşürücü ilaçlar kas ağrılarına yol açar.
11. Kalp, kastan yapılmıştır. Kalsiyum miktarı fazla, magnezyum oranı az olan su ve gıdalarla beslenme, kalp ve diğer kasların kasılmasında sorunlara yol açar. Bu nedenle panik atak yakınması olanlarda ani ölümler gözlenebilir. (Kemal Sunal’da ki uçak korkusunun neden olduğu panik atak ve kalp krizi bunun bir örneğidir.)
12. Kalp hastalıkları yoğun bakımında, kalp krizi nedeniyle yatan hastaların ortalama yarısının kan kolesterol düzeyleri normal ya da düşüktür. Aynı durum nöroloji kliniğinde yatan felçli hastalar için de geçerlidir.
13. Kolesterol düşürücü ilaçlar, 5 yıl için kalp krizi olasılığını sadece % 2 düşürür.1
14. Nagoya Üniversitesinden Dr. Harumi Okuyama kolesterol düşürmenin hiçbir faydasının olmadığını, aksine kanser ve depresyon riskini arttırdığını, acilen bu tedavi biçiminin durdurulması gerektiğini söylüyor.2
15. Kalp hastalıkları uzmanı Dr. Stephen Seely, kalsiyum, kalp-damar hastalıklarının en önemli düşmanıdır diyor kitabında.3 Kolesterol düşürücü tedavilerin, damar tıkacındaki kalsiyum oranını daha da artırdığını söylüyor yıllar önce.
16. Bir araştırma yakınması olmayan ve hastalık risk grubunda olmayan orta yaştaki insanların 1/3 ‘ünde ciddi oranda kalp damarı tıkaçları bulunduğunu bildiriyor.4
17. Tüm araştırmalardan çıkarılan sonuç; kolesterol düşürmek kalp krizinden ölümleri azaltmıyor.5
18. Yumurta kolesterol açısından çok zengindir. 9734 kişi haftada en az 6 yumurta yedi, kolesterolleri artmadı. Kalp krizi ve inme riski artmadı.6
19. ABD acil servislerinde kalp krizi tanısı konulan hastaların %50 oranında kolesterol düzeyleri normal bulunmuş.7,8
20. Kalp tomografisinde, Agatston kalsiyum skoru “0” olanların kalp krizi geçirme olasılığı “0”dır.9
21. Orta yaş grubunda, sex hormonlarının (östrojen ve testosteron) azalmasına bağlı olarak karaciğer, kolesterol salgılanmasını arttırarak hormon yapımının dolaylı olarak arttırılmasını amaçlar. Bu nedenle orta yaş grubunda görülen kolesterol artışı normal bir olaydır.10
22. Kalp damarlarında yer alan 10 mikron çapındaki bir kalsiyum plağı bile kopup kan elemanlarıyla birleşerek kalp krizine neden olabilmektedir. Ani ölümlere yol açan kalp krizlerinde görülen öncelikli sorun bu şekilde gelişir.11
23. Kan sulandırıcı tüm ilaçlar (aspirin dahil) kan damarlarında kalsiyum birikimini 2 kat arttırırlar.12
24. Harvard Üniversitesinden Dr. John Abramson, kolesterol düşürücü ilaçların kalp krizi nedeniyle olan ölümleri azalttığına dair hiç bir belirtinin olmadığın bildiriyor.13
25. Kolesterolün düşmesi ile beyin hücreleri yapısında bulunan kolesterolün eksikliğine bağlı beyin ve sinir hastalıklarının ortaya çıkabileceği bildirilmiştir.14
26. Kolesterol düşürücü ilaç kullananlarda karaciğer bozuklukları görülme oranı %448 (dörtyüzkırksekiz) artar.15
27. Kolesterol düşürücü ilaçların kullanımı ile ALS (amyotrofik lateral skleroz) görülme sıklığı artar.16

Sonuç olarak, vücudun çalışması bozulduğunda karaciğerden kolesterol sentezi artar. Bu durum, vücudun kendi kendine onarması için gerekli gördüğü bir tedavi yöntemidir. Kolesterol yüksekliği bir hastalık değildir.
Herhengi bir sağlık sorunu olmadan 100 yaş üzerinde yaşayan insanların öldükten sonra yapılan otopsilerinde, kalp damarlarında %84-97 oranında tıkanmaların olduğu görülmüştür.17
Bu araştırma sonucu bize kalp damarlarının tıkanmasının doğal ve normal bir süreç olduğunu gösteriyor. Toplu iğne başı yer kalıncaya kadar kalp damarları tıkanabilir. Bu durum o insanın kalp hastası olduğunu göstermez. Olsaydı, o insanlar 100’lü yaşları göremezlerdi.
Asıl sorun, kalbin nasıl tıkanıp kalp krizine yol açtığıdır. Kalbi asıl tıkayan neden, kalp damar çalışmasındaki sorunlardır. Anlık olan spazmlar kalbi tıkar ve krize yol açarlar. Spazm olan bölgeden kopan tıkaç ya da pıhtı, daha uç bölümdeki damarı tıkar ve bu tıkanma kriz nedeni olarak görülür.
Görüldüğü gibi krize yol açan esas olay, kalp damar kaslarının normalden fazla kasılmalarıdır. Bu durumun kolesterol ile ilgisi yoktur.
Sıklıkla yanlışa düşülen bir diğer anlayış ise ani gelişen hemen tüm sağlık sorununun kalp krizi olarak kabul edilmesidir. Aniden yere düşen bir insan “kalp krizi geçiriyor” zannedilir. Gerçekte olan olay ise; kriz anında beyinden kaynaklanan anormal elektriksel ve hormonal deşarj nedeniyle vücudun çalışmasının bozulmasıdır. Bu olay en çok akciğerleri ve kalbi etkiler. Aynı oranda mide ya da böbrekte etkilenir ancak o anda çalışması bozulan organın işlevi önemlidir. Kalp birkaç sanıye çalışması etkilenirse hemen belirti vereceğinden olay kalbe havale edilir. Asıl sorun kalpte değil vücudun çalşışmasını kontrol eden ya da edemeyen beyindedir.
Sağlık sisteminin şapkasını önüne koyup yeniden düşünmesi gerekiyor. Yapılan yüksek sağlık yatırımlarının parasını olmayan hastalıklardan çıkarmak ve hastalara sağlık adına eziyet etmek etiğe, insan haklarına ve vicdana sığmıyor.
Dr. Güçlü Ildız
Nöroloji Uzmanı
Kaynaklar
1. HeartWire Jan. 27, 2007
2. Basel, Karger, World Review Nutrition Dietetics, 96: 1-17, 2007
3. International Journal Cardiology 1991 Nov; 33 (2):191-8
4. European Heart Journal 25: 48-55, 2004
5. Domaine de la Merci, Nutrition Metabolism Cardiovascular Disease 16: 387-90, 2006
6. Medical Science Monitoring 13: CR1-8, 2006
7. Atherosclerosis 149: 181-90, 2000
8. Medical Hypotheses 59: 751-56, 2002
9. Cleveland Clinic Journal Medicine 49: Supp 3 – S-6-11, 2002
10. Medical Hypotheses 59: 751–56, 2002
11. Proceedings National Academy of Sciences 103: 14678-83, 2006
12. Blood 104: 3231-32, 2004
13. Lancet. 2007 Jan 20; 369(9557):168-9
14. Drug Safety. 30(8):669-675, 2007
15. Clinical Therapy 2007 Feb; 29(2):253-60
16. Drug Safety 2007; 30(6):515-25
17. Journal Gerontology Medical Science 59: 1195-99, 2004

Hiç yorum yok: