14 Mart 2008 Cuma

Tıbbi Zihniyet

Homestaz, sağlıklı işleyen bir bedeni; allostaz, çalışması bozulmaya başlayan bedeni; allostatik yüklenme ise hastalığı ifade eder.
Bu 3 tarif Türk tıp çevrelerinde pek kullanılmaz. Allostaz ifadesini kullanırsanız, hemen ardından nedeni de açıklamanız gerekir.
Neden vücudun çalışması bozulur da hastalık durumu ortaya çıkar?
Türk tıbbında nedenler pek konuşulmaz. Çünkü kabuller vardır.
….
Pek çok alanda olduğu gibi sağlık sektöründe de dışa bağımlı bir yapımız var. İlaçlar ve tıbbi malzemelerin önemli bir kısmı dışalımla geliyor. Ama bunlardan çok daha önemli olan bir konu var.
Zihniyet…
Hastalıkların oluşumuyla ilgili temel bilgiler batının dikte ettirdiği gibidir. Batılı bilimsel anlayışa göre; materyalist bilimsel yapının oluşturduğu denekler, insandır. İnsan bir maddedir. Tüm hastalıklar neden-sonuç ilişkisiyle oluşur. Hemen tüm hastalık nedenleri idiyopatiktir (bilinmez). Tedaviler; bilimsel verilerin ışığı altında, ilaçlarla tedavi edilebilir. Diğer tüm yöntemler alternatif olup çağdaş bilimsellik anlayışla çelişkilidir.
Batının materyalist bilimsel anlayışında gözlemci (bilim adamı), deneylere ya da olaylara müdahale edemez. Her olay ya da hastalık kendi süreci içinde olup biter. Gözlemcinin etki ettiği bir sonuç bilimsel değildir.
Batılı bilinçle şekillenen Türkiye’nin tıbbi uygulamaları sonucunda varılan noktada sorguya yer yoktur. Her şey kabul edilmiştir. Hastalıklar ilaçlarla tedavi edilecektir. Bitti.

Ancak batı biliminin geldiği son nokta olan kuantum fiziği, bakın neler söylüyor:
Gözlemci etkisinin olmadığı bir sonuçtan söz etmek olanaksızdır.
Maddenin özü olan atomaltı dünyasında tüm nesneler birdir. Tektir.
Fiziksel evren özünde fiziksel değildir.
Materyalist anlayış, atomaltı dünyasında (maddenin özünde) geçersizdir.
Atomaltı dünyasının mutlak gerçekle olan ilişkisi, String teorisinin muhteşem ifadesiyle belki anlaşılabilir.
İnsan için asıl olan düşüncedir, bilinçtir.

1970 ‘li yıllara kadar hakim olan maddeci bilimsellik anlayışı bugün tıp dünyasının halen aşamadığı önemli bir engeldir. Bu engel; insanlara hasta değil, hastalık gözüyle bakılmasıdır.
Tamamen maddeci sağlık hizmetleri bilinci, yaşadığımız günlerde sahip olunan çözümsüzlüğün nedenidir.
*40 yaşına gelen bir insan neden şeker hastası olur?
-İşte canım şeyden…yani genlerinden geliyor bu hastalık!
*Peki neden 50 değilde 40 yaşında başladı? Neden şimdi başladı?
-Eee…genler devreye girdi!
*Neden şimdi devreye girdi?
-Eee…Stresten galiba… hastamızın sıkıntıları olmuş ve genler öyle buyurmuş!
*Genleri etkin hale getiren neden nedir? Stres nasıl etki ediyor?
-Stres, beyin çalışmasını etkiliyor ve dolayısıyla vücudun çalışmasını bozuyor. Hücresel düzeyde yer alan genetik kodların (telomer) yapısı etkileniyor. Hastalık ortaya çıkıyor. (Ya da genetik açıdan meyilli olunan bozukluğun ortaya çıkışı sağlanıyor)
*Peki hipertansiyon…
-O da öyle…
*Peki tiroid hastalıkları…
-O da öyle…
*Peki depresyon…
-O da öyle…
*Peki kanser…
-O da öyle…
*E kardeşim o zaman, neden beyin üzerine tedaviler düzenlenmiyor da hep sonuçlar üzerine ilaçlar veriliyor? Neden ortadan kaldırılmadan sonuçlar düzeltilebilir mi?
….
Maddeci bilim, beyin çalışma özelliklerini değerlendirme ve hastalıkların oluş mekanizmasını çözümlemede yetersiz kalıyor. Çünkü, beyni anlamak için düşünceyi bilmek gerekir. Maddeci bilim düşünceyi bilemez. Çünkü düşünce; elle tutulamaz, gözle görülemez.
Beyin ön bölgesi hem düşünce sistemini geliştiriyor hem de bedeni kontrol eden merkezleri yapısında barındırıyor.
Günümüz tıbbı beyin ön bölgesiyle ilgilenmiyor. Beyin hekimleri (nörologlar) ve beyine en yakın bölüm olan psikiyatri branşının hekimleri, ilaçlarla beyin çalışmasını düzeltebileceklerini düşünüyorlar. Özellikle uzun süreli kullanılan ilaçlar, beyinde yer alan reseptörlerin duyarlılığını azaltarak beyni dolaylı yoldan tahrip ediyor. Düşünce sistemini güçlendireceği yerde tam tersi etkiler yaratıyor.
Bilimsel tıbbın hedefi; sürü psikolojisinin yarattığı toplumsal kabullerle yaşamına yön veren ve tek düze bilinçaltı sistemiyle yaşayan insanları, yaratıcı beyin gücüyle şekillenen düşüncenin egemen olduğu bireyler haline getirmek olmalıdır. Su sayede stres algısı, düşüncenin gücüyle değişecek ve beyin çalışmasına zarar vermesi engellenip hastalıkların gelişimi önlenebilecektir.
Bu iyileştirme anlayışı ütopik değildir. Tek yapılması gereken zihniyet değişikliğidir.

Hiç yorum yok: